Siyaset ve Sanatın İlişkisi
Siyaset ve
sanatı birbirinden ayrı olarak düşünmek pek mümkün değildir. Ülkemizde daha
genç öğrencilerimize verilen edebiyat eğitimi, siyasi kişilerin çıkarları yada
bölücü ve yıkıcı faaliyetlerden uzak durması için karşıt fikirleri engellemeye
yöneliktir. Ders kitaplarında okutulan edebiyat çağdaş toplum ve şimdiki zaman
dünyasına ayak uydurmaktansa eski, kültürel adı altındaki edebiyatımızı
oluşturuyor. Yani ders kitaplarındaki kadar edebiyat eğitimi alan bir birey,
fabrika üretimi olan bir ürün olmaktan ileri gidemez. Ve sonraki nesillere de
edebiyat aşkı aşılamanın aksine edebiyattan soğutur. Yapmamız gereken dönemin
güncel yazarlarının yazdıklarının da okuyup kendimizi çağdaş bir düzeye
getirmektir. Gelelim siyaset ile ilişkisine sanatın. Ülkemizde edebiyat
tarihine hakim olan kişiler dönemin sosyal çevresinden ister istemez etkilenip
güncel olayları eleştiren yazılar yazar. Sonuçta sanatla uğraşan kişiler halka hitap
etmektedir. Yazdıkları halkın düşüncesini belli ölçüde şekillendirir. Halkın
düşüncesi de hükümeti akabinde siyasal düzeni eleştirir. Dolaylı yoldan sanat
siyaseti etkiler yani. Dönemin siyasi adamları kendi işlerini zora sokacak
sanat, edebiyat yazılarını kısıtlama yoluna giderek sözde bir çözüm yolu
bulmuştur. Buna geçmiş yıllardan önemli birkaç yazarı örnek verebiliriz (Aziz
Nesin, Kemal Tahir). Bu edebiyat yazarlarının yazarları halkı büyük ölçüde
etkiledikleri için siyasiler bunlara kısıtlama, dar bir bakışa göre yazmaya
zorlamıştır. Yani değerli bir öğretmenimin de dediği gibi düşünmek serbest,
düşündüğünü söylemek suç. Eğer herkese her türlü edebiyatı öğretip uç
noktalardaki çılgın düşünce ve yazılar görmekten korkmazsak bizde düşünen,
anlatan, yazan, okuyan bir nesil yetiştirebiliriz. Böylece sanat ve siyaset
arasında düzenli, seviyeli ve faydalı bir ilişki de kurulabilir.